İlim Dikel

İçimizde bir sıkıntı var. Bir derdimiz, boğuştuğumuz bir sorunumuz var. Kime ne anlatabiliriz ki? En yakın arkadaşımız aslında ne kadar yakınımız? İnsanlara moralinizi bozan bir durumu (olayı) anlatmayı sever misiniz? Sıkıntınızı birisine anlatmayı deneyin. Anladığını belirten cümleler kuracaktır. Sizi teselli etmeye çalışacak veya size gaz verecektir. Her halükarda yanınızda olacağını belirtip asla yanınızda olmayacaktır. Anlamış gibi yapacaktır. Gerçekten anlasa bile bir saat sonra unutacaktır. Unutmamış bile olsa sizin sorununuzu bir tek siz çözebilirsiniz. Yardımı dokunmayacaktır. Ve hatta belki de günü gelince mutsuzluğunuzu size karşı kullanacaktır. Anlatsak da, anlatmasak da yalnızız aslında.

Çocukken öyle değildi oysa ağladığımız zaman herkes anlardı bizi.Şimdi ise ağlamak zayıflığımızı gösteriyor karşımızdakine. Lise-üniversitede canımızı vereceğimiz dostlar okul hayatı bitince sadece birer arkadaş oluveriyor. Çocukluk arkadaşımızla bağlarımız yuva kurunca bozuluyor. İş arkadaşımızla işten ayrılınca iki yabancı gibi oluyoruz, vb. örnekler...  Aslında bizi karşılıksız seven insanlar sadece ailemizdir. Ve belki halimizden tek anlayacak olan da onlardır. Ama biz hep dışarıda ararız mutluluğu; arkadaş çevremizde. Arkadaşlık bir yere kadardır, geçip giden zamandır. Ailenin değeriyse kaybedince anlaşılır. Ve şu cümle kullanılır hep: "Gelip geçici dostlara vakit ayıracağıma ailemin yanında olsaydım keşke, keşke daha çok vakit geçirebilseydim..." Aslında çok çabuk geçer ömür. Ölmeye geldiğimiz dünyada ölümden daha önemli bir şey yok. Ufak tefek şeyleri sorun etmemeli. Hayatımızdan çıkan insanlar için üzülmemeliyiz. İnsanlar bizlere bir şeyler katarlar ve giderler. Kimisi dostluğu, kimisi ihaneti, kimisi sevmeyi,kimisi gülmeyi öğretir. Ve giderler. Güvenimiz kırılır çoğu zaman insanlara. Çoğu bencil, çıkarcı, yalancı, umursamaz vs... Kırmayı sever çoğusu. Sanki hiç ölmeyecekmiş gibi...

Yazan: İlim Dikel - Öğrenci
İstanbul - 19 yaşında

0 yorum:

Yorum Gönder