Betül Şaşmaz

Sahi, insanlar neden hep önlerine bakarlar? İleriyi görebilmek için mi, yoksa bazı algılara, olgulara kör olabilmek için mi, bilinmez. Ama hak yememek lazım; dönüp arkasına bakanlarda çok. Ya kayıpları, ya da vazgeçemedikleri şeyler yüzünden. Sanırım onlar hiç vazgeçmeyecekler bunu yapmaktan. Hee, bir de yere bakanlar var. Yok yok, yürek yakanlardan bahsetmiyorum. Hani şu utanıp yüzünü yere eğenler, gerçi bu hissi yaşayanlarda çok az artık. Belki de para bulurum umuduyla bakıyorlardır, olamaz mı? Boş boş oraya buraya aval aval bakanlardan hiç bahsetmiyorum. Yürekleri kuş olmuş onların. Amaçlarını hırslarına yem etmişler. Anlamsızlığa bürünmüş, boşlukta kayboluvermişler. Peki, neden kimse yukarıya bakmıyor? Ya da bu soruyu sorsam kaç parmak kalkar, kaç ses çıkar 'ben varım' diye? O da bilinmez. Oysa her şey orada. İnsanın doymak bilmeyen arzuları, bitmek bilmeyen istekleri, hepsini karşılayacak olağanlık orda; masmavi gökyüzünde. Huzurun en ince ayrıntısı, umudun, derinliğin, hissiyatın bulunduğu yer... Akşam olduğunda belki biraz aşk, belki doruklarına kadar acı, özlem, eksiklik, hatta hiçlik... Baktığında kendin olmak, saklanmamak, saklı kalmamak... O koca boşluk gibi görünen ama baba yüreği gibi içine atmışlık aslında. Bulutunda hayallerin, yıldızında dileklerin, ayında özlemlerin, derinliklerin, yağmurunda arınmışlığın, benliğin, ılık rüzgarında aşkın, sevginin, cesaretin varoluşu. Bunların hepsi başımızı 45 derece yukarı kaldırdığımızda görebileceğimiz, hissedebileceğimiz ve tabi ki sahip olduğumuz gökyüzünde. Bu bir mücize belki, bu bir hediye. Hatta insanlara yol gösteren pusula bile denebilir. Ne denilirse denilsin, gökyüzü 3 hece belki ama asla 1 kelime kadar kısa değil.



Yazan: Betül Şaşmaz - Öğrenci 
İstanbul - 19 yaşında

2 yorum:

  1. Çok iyi. Tebrik ederim Betül Hanım :)

    YanıtlaSil
  2. Beğenmenize sevindim, teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil